31 Mart 2009 Salı

EFSANE FLAMENKO KADINLARI-1, CRISTINA HOYOS







CRISTINA HOYOS

Cristina Hoyos benim kısacık kişisel flamenko tarihimde çok önemli bir yere sahiptir.Dünyada bir çok milletten çingene ya da çingene olmayan çok muhteşem dansçılar izledim ama Christina Hoyos'un gözlerindeki ve ellerindeki flamenko duygusuna çok az insanda rastlayabildim. İşte bu nedenle Flamenko tarihinin en eskilerinden olmasa da en devrimci kadınlarından Hoyos , Efsane Flamenko Kadınları serisinin ilk konuğu oldu.

Hoyos, 13 Haziran 1946'da Sevilla'da dünyaya geldi. Enrique el Cojo ve Manuela Vargas'ın öğrencisi oldu. 1968-1988 Yılları arasında Antonio Gades Flamenko Topluluğu'un baş dansçılığını yaptı. Carlos Saura'nın Bodas de Sangre, Carmen ve El Amor Brujo baş yapıtlarında sadece dansçı olarak değil koreograf olarak da imzası bulunan Christina Hoyos için Gades, " Hiç kimseyi dinlemedim onu dinlediğim gibi" der. Gades- Hoyos işbirliği, Paco de Lucia- Camaron dayanışması gibi kendi efsanesini yaratır. Flamenko artık sadece tablaolarda icra edilen geleneksel bir sanat olmaktan çıkar. Kimileri onları flamenkoya bale karıştırmakla suçlasa da, bu flamenkonun başka bir yöne evrilmesini engelleyemez.

Gades'in ölümünün ardından "1989'da kendi kumpanyasını kuran Hoyos ; 1990'da Paris'te Suneos Flamencos gösterisi sahneye koyar ve uluslararası arenada başarılar kazanmaya devam eder.1992'de Barselona Olimpiyatlarının açılış gösterisinde tüm dünyayı kendine hayran bırakan bir gösteri gerçekleştirir.

Jerez'li şair, yazar ve araştırmacı Caballero Bonald onun flamenko tarihine geçen stiliyle ilgili olarak , " Cristina'da Cafe cantante döneminden gelen geleneği ve modern bir stili bir arada görürsünüz. O ellerini ve şaşılacak temizlikteki zapateadosunu geleneksel flamenko dansçılarından alsa da kendine has şık bir stil yaratmayı başarmıştır.Bu yüzden de çok özel bir dansçıdır."der. Christina Hoyos da bir söyleşisinde " İlerlemeyi çok seviyorum ama ancak köklerine bağlı bir gelişim sonuç verir." diyerek Bonald'ı doğrular.
Sanat Yaşamı boyunca bir çok gösteri ve sinema çalışmasına imza atan Hoyos,2005'ten beri Ballet Flamenco Andaluz'u yönetmektedir. "Artık eskisi gibi solist olarak dans etmek istemiyorum, bir çok genç ve yetenekli öğrencim var, onların yolunu açmak istiyorum. Onlara yetenekli olmanın hiç bir anlam ifade etmediğini, dansın bir sahne disipliniyle alakalı olduğunu aşılamaya çalışıyorum" diyeh Hoyos ,yine de hayranlarını kırmamak için bazı gösterilerde sahne almaya devam etmekte.Flamenkonun saygınlıkla yayılması için mücadelesine devam eden Hoyos'un, 2006'da Sevilla'da hayata geçirdiği Flamenko Müzesi, onun flamenko tarihine armağanlarından sadece biridir.




Christina Hoyos'u izlemek isteyenler için Filmografisi:

-Ultimo Encuentro 1967
-Espanolas En Paris 1971
-Bodas de Sangre 1981
-Carmen 1983
-Carmen 1984
-Amor Brujo 1086
-Juncal 1987 ( TV dizisi)
-Montoyas y Tarantos 1989
-X is Y 1990
-Carmen on Ice 1990
-Los Angeles 1990
-Todos los hpmbres sois iguales 1994
-Antartida 1995
-Oh Espana 1996 (TV dizisi))
-Afrodite 1996
-Jetst geht's rund 1996
-Torero 2001


Sevilla'daki Flamenko müzesini merak edenler için:









23 Mart 2009 Pazartesi

LOS NOMBRES FLAMENCOS











Sanatçıların sahne ismi kullanmaları çok eskilere dayanır. Genellikle daha havalı, sahneye yakışan isimler bulunur ve o isim sanatçıya bir güç katar. Flamenko sanatçılarına baktığımızda durum biraz farklıdır. Camaron (karides) , Nina de Los Peines ( tarakların kızı) gibi aslında çok da karizmatik olmayan isimlere rastlarız. Bu isimlerin nereden geldiklerine gelince...

Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi flamenko gitaristlerinden Paco de Lucia'nın gerçek ismi Francisco Sanchez Gomez'dir. Portekizli annesi Lucia Gomez şerefine kendisine Paco de Lucia ismi verilmiştir.

5 Aralık 1950 Baldonado doğumlu Jose Monje Cruz, rivayete göre sarışın bir çocuk olduğu için amcası tarafından "Adanın küçük karidesi" anlamına gelen,"Camaron de la İsla" ismiyle şereflendirilmiştir.
20. Yüzyılın en önemli kadın flamenko vokallerinden La Nina de los Peines'in ( Tarakların kızı)
gerçek ismi, Pastora Pavon Cruz'dur. Bu isim Madrid'te cafe cantantelerde onu ünlü eden tangos şarkısından gelir.Şarkıcının ömrü boyunca kendine yapışan bu isimden hoşlanmadığı söylenir.

Peinate tú con mis peines( saçlarını benim taraklarımla tara)
Mis peines son de canela (Benim taraklarım şekerlemedendir)

2005 Yılı'nda Akciğer kanseri nedeniyle hayata gözlerini yuman, flamenko tarihinin en renkli şarkıcılarından biri Antonio Nunez Montoya, teninin koyuluğundan dolayı " El Chocolate" olarak ünlenmiştir.
Bebo Valdes ile kaydettikleri Lagrimas Negras albümüyle dünya çapında bir başarı yakalayan, son dönem flamenko şarkıcılarından Diego Ramón Jiménez Salazar, nam-ı diğer Diego el Cigala ( Kerevit Diego) Los losada adlı gitar grubu üyeleri tarafından, bol bacaklı ve kollu, sıska bir kabuklu deniz hayvanı olan kerevite benzetilmiş ve ismi de öyle kalmış.


















20 Mart 2009 Cuma

ÇOK FAYDALI BİR ÜRÜN


Flamenko dansa başlayanların bir süre sonra evlerinde dizi dizi SOLO COMPAS cdleri görmeye başlarsınız. Özellikler Manuel Salado ve Jose Galvan imzalı olanlar pek popülerdir. Paloların hem zapataeadolu hem zapateadosuz versiyonlarını hem de gitarlı ve palmaslı solo compaslarını içeren bu çalışma cdleri flamenkoyu gerçekten anlayabilmek için çok faydalı ürünlerdir. Yalnız bunlar aynı zamanda oldukça da pahalıdırlar. Yaklaşık 19 Euro. En son keşvettiğim TODOS LOS COMPASES cdsi, tangostan allegriasa , soleadan petenerasa bir çok önemli palonun palmasla çalınmış solo compaslarını içeriyor. Özellikle zapateado çalışmak için çok ideal. Hem de hepsi bir arada olduğu için çok uygun bir fiyata geliyor.

http://www.esflamenco.com/ sitesinden de ulaşabileceğiniz bu ürünün satış fiyatı 18.52$.


Güle güle dinleyin bol bol tepinin:)

17 Mart 2009 Salı

TE PINTARE'


Te Pintare', Jose Merce'nin "Lo Que No Se Da" albümünde benim en sevdiğim şarkı. Bu harika şarkının sözlerini amatörce çevirmiştim. Flamenkoda bazı palolarda, özellikle rumba, tangos ve allegrias gibi melodileri çok neşeli olan formlarda böyle şarkı sözleriyle karşılaşmak çok şaşırtıcı oluyor. Şarkıyı dinleme fırsatınız olursa özellikle giriş bölümünde böyle bir güneylere inelim, oooh her şeyi boş verelim uzanalım kumsallara raksedelim gibi bir hissiyat var, sonra cante giriyor ve oooh yerine aaaah aaaah nerde benim eski sevgilim... Nerden çıktı şimdi bu diyorsunuz:) Endülüs'te hayat böyle. Acı her zaman baş rolde.
Biz dans ekibi olarak bilinmeyen bir zamanda bilinmeyen bir yere bir otobüsle bu şarkı eşliğinde bir yolculuk yapacağız . Güneşli bir günde hayatı pembeye boyayacağız.

TE PİNTARE'
SENİ BOYAYACAĞIM

Te pintaré de azul, te pintaré de rosa,
te llevaré a París, eres la más hermosa.
Te pintaré de gris, te pintaré de cielo,
te llevaré a mi mar, yo soy tu marinero.
Seni maviye, pembeye boyayacağım,
Seni Paris’e götüreceğim, sen güzeller güzelisin.
Seni griye, gökyüzüne boyayacağım,
Seni denizime götüreceğim, ben senin denizcinim.

Toda la noche entre sombras buscando tu imagen, tu cara feliz.
Toda la noche llorando, manchando el viento por ti.
Toda la noche llorando, maldito el momento y en que te perdí.
Her gece gölgeler arasında seni ararım, senin gülen yüzünü
Bütün gece ağlarken ve rüzgarı senin için dindirirken,
Bütün gece Ağlarken, seni kaybettiğim güne lanet ederim

Te pintaré de azul, te pintaré de rosa,
te llevaré a París, eres la más hermosa.
Te pintaré de gris, te pintaré de cielo,
te llevaré a mi mar, yo soy tu marinero.
Seni maviye, pembeye boyayacağım,
Seni Paris’e götüreceğim ,sen güzeller güzelisin.
Seni griye, gökyüzüne boyayacağım,
Seni denizime götüreceğim, ben senin denizcinim
.

Y en el silencio de los silencios, la espada que corta el toro,
caballo de esparto y oro.
En la vergüenza de la vergüenza, los gritos de un negro toro,
lamentos de grito y lloro.
Sessizliklerin sessizliğinde boğaya saplanan mızrak, altından bir at,
Utançların utancında, kara boğanın çığlıkları, gözyaşlarının ve çığlıkların acılı yalvarışları
.

Te pintaré de azul, te pintaré de rosa, te llevaré a París, eres la más hermosa. Te pintaré de gris, te pintaré de cielo, te llevaré a mi mar, yo soy tu marinero.
Seni maviye, pembeye boyayacağım,
Seni Paris’e götüreceğim,sen güzeller güzelisin.
Seni griye, gökyüzüne boyayacağım,
Seni denizime götüreceğim, ben senin denizcinim
.

Llévame una tarde al sur, a mi Málaga vieja. Vamos a bailar tú y yo que hoy es un día de fiesta. Yo seré siempre del sur, yo seré siempre del sur, yo seré siempre del sur...y aunque no esté en mi tierra.
Bir akşamüsti beni güneye bırak, Eski Malagama,
Bu bayram gününde seninle dansedelim.
Ben her zaman güneyli olucam, her zaman güneyli,

Her zaman güneyli olucam , şimdi toprağımda olmasamda.

Te pintaré de azul, te pintaré de rosa, te llevaré a París, eres la más hermosa. Te pintaré de gris, te pintaré de cielo, te llevaré a mi mar, yo soy tu marinero, ay, ay.
Seni maviye, pembeye boyayacağım,
Seni Paris’e götüreceğim,sen güzeller güzelisin.
Seni griye, gökyüzüne boyayacağım,
Seni denizime götüreceğim, ben senin denizcinim ay ay:)

15 Mart 2009 Pazar

SANGRIA TARİFİ


Endülüs sıcağına karşı koymanın en güzel yolu buz gibi Sangria. İşte size tarifi:

malzemeler:

1 şişe kırmızı şarap ( uygun fiyatlı herhangi bir şarap seçebilirsiniz)
2 sıkmalık portakal
3 şeftali ( ya da mevsim meyvelerinden seçtiğiniz başka meyveler)
5 kaşık şeker
2 dilim limon
2 çubuk tarçın
1 likör bardağı cointreau veya konyak veya votka.
buz
Bir sürahiye koyduğunuz kırmızı şarabın içine 5 kaşık şekerinizi ekleyip iyice eritin.
Portakalların suyunu sıkıp şarabınıza ekleyin. Eklemek istediğiniz diğer meyveleri çok minik parçalar halinde doğrayın. Doğradığınız meyveleri, limonları ve eğer biraz daha sert içkilerden hoşlanıyorsanız 1 likör bardağı sert içkinizi ve çubuk tarçınlarınızı da eklediğiniz sürahinizi Buzdolabında buzzz gibi soğutun. Gerçekten çok soğuk olduğunda çıkarın ve buzla servis edin. Küçük su bardaklarında servis edebilirsiniz. Yanına bir küçük tabak yeşil zeytin ve çiroz, sardalya ya da hamsi gibi bir salamura balık çeşidi de koyabilirsiniz.

Salud:)

14 Mart 2009 Cumartesi

LOS TARANTOS! Romeo Juliet hiç bu kadar flamenko olmamıştı





Francisco Rovira Beleta'nın yönetmenliği yaptığı film Barcelona'nın bir çingene mahallesinde Tarantos ve Zorongos ailelerinin arasındaki nefretten doğan bir aşk öyküsünü konu alıyor. Bu tanıdık Romeo Juliet öyküsünü diğerlerinden farklı kılan ise, Carmen Amaya ve Antonio Gades'in dansları. . Film, 1960'larda Barcelona'nın şu anda Villa Olimpica (Olimpiyat köyü) olan bölgesinde çekilmiş, hani derler ya "burası da eskiden tarlaydı":) tarla bile diilmiş, çorak arsalar üzerine kurulu çadırlardan ibaret bir tepeymiş. Biz küçükken Florya'daki evimizin yanındaki boş arsaya çadırlar kurardı çingeneler, ip gererlerdi iki çadır arasına salıncak yaparlardı, akşam toplanıp şarkı söylerlerdi ateşin başında. Sümükleri akan güzeller güzeli kız çocukları olurdu. Aynıları bu filmde de var. Filmi objektif bir gözle eleştirmem çok zor çünkü oyunculuklar kitchliğe varan bir abartılı hal içinde de olsalar, senaryo ne kadar sarksa da, bazı sahneler yok artık da dedirtse de ben yine de filmi çok seviyorum.

12 Mart 2009 Perşembe

kırmızı ve siyah




Flamenko ayakkabıları kırmızı ve siyah puantiyeler ve güller olmadan düşünülemezdi...

11 Mart 2009 Çarşamba

bazıları kahve sever


mesela ben:) flamenko ayakkabılarında nedense herkes siyah ve kırmızıya takılır. Bense en çok toprak tonlarını seviyorum. Bu taba ayakkabılar yazın özellikle yanık tenle çok iyi uyum sağlıyorlar.Güneşin içimizi yeni yeni ısıtmaya başladığı bu günlerde ise krem rengi bir mus çorap, jean short ve gömlekle çok tatlı olmaz mı?

Sevilla'da Los Farrucos Workshop!




Los Farrucos Semana Santa'da Sevilla'da bir workshop düzenliyor. Dersler 6-10 Nisan arasında her gün 10:00-13:00 arasında. Anne Farruca, teyze Faraona ve tabi kii Farruquitooo!!!

Fiyatı 250 Euro... ilk bakışta çok pahalı görünüyor ama ben Barcelona'da cebimdeki son paramla bu üçlünün workshopuna katıldığım günleri hala özlemle ve mutlulukla anıyorum. Yorulmak nedir, terlemek nedir, zapateado nedir, flamenco nedir'i onlardan daha iyi kimse öğretemez:)

9 Mart 2009 Pazartesi

Angel Munoz İstanbul'da OLE!




Angel Munoz günümüzün en önemli flamenko dansçılarından biri... Uzun zamandır Paco Pena ile çalışan Munoz, bu sefer de Canizares ile İstanbul'a geliyor. Evvelki sene Paco Pena'nın gösterisini izleyenler eminim bunu da kaçırmıycaklardır.

En son modellerim


bu işlemeli flamenko ayakkabılarını ispanyol paça jeanle giymeyi düşünüyorum.kırmızı güllü olanı kırmızı bir gömlekle çok güzel olabilir. Diğeri de beyaz atlet ve pastel boncuklu bir kolyeyle mesela.

buna bayıldım!


Barcelona moda haftasından şahane bir kare. İspanya'da her ne kadar çingenelere uygulanan ayrımcılık tam gaz devam etse de, flamenko hala ispanyol kültürünün vazgeçilmez bir ögesi... Moda haftalarında da haber olanlar genellikle hep flamenko temalı giysiler oluyor. Bu kareye bayıldım. Kırmızının tonu, güller, fırfırlar, mankenin bakışı... Çok güzel!

5 Mart 2009 Perşembe

OJOS DE BRUJO'DAN YENİ ALBÜM: AOCANA'


Katalan Flamenko grubu Ojos de Brujô'nun 4. albümü AOCANA' 17 Mart'ta Avrupa Müzik marketlerinde olucak. Rumba catalana, Küba, Afrika, funk, elektronik ve hip hop alt yapıları taşıyan albümde Horacio el Negro, Tote King, Chano Domínguez, Los Van Van ve Duquende gibi çok değerli sanatçıların da katkıları var.

Yepyeni bir DVD:VİVA JEREZ



2008 Jerez Festivali'nden alınan canlı kayıtlardan oluşmuş yepyeni bir DVD! Bir çok ünlü dansçı, gitarist ve şarkıcının yer aldığı bu DVD flamenkoseverler için altın değerinde. flamencoworld ve amazon'da 17 €'ya satılıyor.




María del Mar Moreno: baile

Mercedes Ruiz: baile

Fernando Terrmoto: cante

Angelita Gómez: baile

Antonio Malena: cante

El Londro: cante

Santiago Lara, Santiago Moreno, Manuel Valencia: guitarras

José Zarzana: piano

Pedro Navarro: percusión

Luis de la Tota: palmas

El Pescaílla: cante

Miguel Téllez: bailePascual de Lorca: guitarra

Luisa Terremoto, Rosario, Juani Peña, La Bastiana: baile y jaleos

4 Mart 2009 Çarşamba

ATÖLYEFLAMENKO











2007 Yılının Ocak Ayı'nda Defne ile kurduğumuz flamenko dans atölyemiz Fındıklı Atölye Dans bünyesinde büyümeye ve gelişmeye devam ediyor. Flamenko teknik ve koreografi dersleri, gösteriler, film gösterimleri, workshoplar ve bir sürü sürpriz projeyle flamenko duygusunu yaşamaya devam ediyoruz. Bizi ararsanız Fındıklı Meclis-i Mebusan Caddesi'nde Ak Sigorta ve Kahve Dünyası arasında bir yerdeyiz. Stüdyomuzun altında Akustik Piyani diye bir piyano dükkanı var, kapıda da Atölyedans'ın fotoğrafı. Merdivenlerden 2 kat çıkınca sağdaki kapıdayız zaten gürültümüz bizi bulmanızı sağlar:) içerde iki tane dans stüdyosu var. Biri kocaman ve deniz manzaralı:) diğeri de daha özel çalışmalar için ideal. Mutfağımız var, turuncu koltuklarımız var, her daim içicek sıcak bişeylerimiz, zaman zaman şarabımız var. İspanya'dan gelen dostlarımız, bizi hiç yalnız bırakmayan müzisyen arkadaşlarımız ve de çok azimli öğrencilerimiz var. bekleriz.

flamenko dansçılarına özel çivili ayakkabılar







Türkiye'de flamenko dans edenlerin istedikleri renk ve modelde ayakkabı bulmaları çok büyük bir sıkıntıdır... Bu derdi yıllardır çekmiş biri olarak sonunda kendi ayakkabımı kendim yaptım:)Tüm modeller 15 Mart'tan itibaren tüm ELLE mağazalarında. Flamenko öğrencileri için özel indirimler ve taksit imkanları da sizleri de bekliyor.

ELLE için hazırladığım flamenko ayakkabıları koleksiyonum!
















2006'dan beri hayalini kurduğum flamenko ayakkabıları koleksiyonumu nihayet gerçekleştirebildim. Flamenko ayakkabılarını romantik, ortopedik ve geleneksel oldukları için çok seviyorum. Her şeyle uyum sağlayabiliyorlar. Flamenko dansçıları için burada gördüğünüz tüm modeller çivili olarak da üretilebiliyor.

Üstelik bir sürü rengi daha var... kırmızı, kahve, taba, siyah, beyaz, pembe, mor....

2 Mart 2009 Pazartesi