27 Nisan 2009 Pazartesi

UN PALO FLAMENCO: TANGOS


Flamenko hissedenin içindedir ancak paloları iyi tanımadan da olmaz...



TANGOS

Tangos kelimesinin kökeninin (flamenkoyla ilgili hemen her şeyin olduğu gibi) nereden geldiği tam olarak bilinmese de bir takım rivayetler vardır.
Rivayetlerin ilki Tangos'un bir perkusyona vurduğumuz zaman çıkan "tang" sesinden geldiğidir. Bir diğer var sayım ise, Tangos'un latince kökeni tangere olan "tangir" yani (tocar), enstruman çalmak fiilinden geldiği şeklindedir.Atlantiğin diğer tarafındaki Tango müziği ve dansıyla isim benzerliği dışında herhangi bir bağı bulunmamaktadır.Tabi ki İspanyol sömürge kültürlerinden özellikle de Cuba'nın 4'lük ritmlerinden etkiler taşıdığı söylenebilir, ancak Tangos aslında Endülüs'te, ilk olarak da Cadiz'de bir flamenko palosu (makamı) olarak ortaya çıkmıştır.Enrique el Mellizo'nun ilk tangos icracısı olduğu da söylenir (tabi ki bu da rivayettir:)
Tangos ritmi hepinizin bildiği gibi 4'lüktür. 1 vurgusuz 2,3,4 vurgulu olarak çalınır ve un,dos,tres,quatro olarak da söylenebilir.
Buleriasla birlikte fiestaları vazgeçilmez bir şarkı ve dans palosudur. Bu nedenle de bir çok flamenko bestecisinin albümlerinde bir "fiesta por tangos" şarkısı bulunur.

1234/1234/1234/1234...

Tangos formunu incelerken karşımıza Tangos de Triana, tangos de Malaga, Tangos de Granada, Tangos de Cadiz gibi formlar çıkar. Bu formların hepsinde compas (ritm sayacı) 4'lük gider ancak cante ve gitar vurguları değişiklik gösterir. Küçük nüans farklarıyla tüm tangos hareketleri hepsine birden uygulanabilir.Bu nedenle bir tangos öğrenen dansçı bir taşla bir sürü kuş vurmanın zevkine varabilir.

Bölgelere göre Tangos şarkılarıyla ünlü olmuş şarkıcılara bakarsak:Cadiz'de El Melizzo ve Aurelio Selles, Sevilla'da Pastora Pavon ve El Titi.Jerez'de Frijones ve Mojama, Malaga'da La Repompa ve El Piyayo'yu sayabiliriz. La Nina de Los Peines (Tarakların kızı, henüz araştırmadım ama muhtemelen saçı çok gür ve uzun olduğu için falan bu ismi koymuşlardır) tangosun bu kadar popüler olmasında büyük rol oynamıştır.


“Peínate tú con mis peines / que mis peines son de azúcar / quien con mis peines se peina / hasta los peines se chupa”.

"Saçlarını benim taraklarımla tara/ çünkü benim taraklarım şekerdendir/ her kim ki saçlarını benim taraklarımla tarar/ taraklarımı yalamaya başlar:)
şeklinde son derece erotik ve muzip bir şarkıyla flamenko tarihine geçmiştir:))

hepinize saçlarınızı tangos eşliğinde taradığınız neşeli günler diliyorum.


Not: "Nina de los Peines" adlı kitap yeni çıktı. Cristina Cruces Roldán 'ın kaleme aldığı kitap Pastora Pavon'un sanat yaşamını anlatırken döneme ait birbirinden güzel fotoğrafları da içinde barındırıyor.






16 Nisan 2009 Perşembe

Güzeller Güzeli India Martinez'den "DESPERTAR"




Cordoba doğumlu ve Almeria'lı flamenko şarkıcısı India Martinez'in beklenen albümü "Despertar" çıktı. Objektif bir yazı yazamıycam çünkü kendisi son dönemin bence en iyi vokallerinden biri ve çok tehlikeli ve zor olan flamenkoda füzyon meselesini çok iyi halletmiş bir ekibin eseri bu albüm. Afrika , Arap ve Hint etkisi çok açık hissedilse de albüm buram buram flamenko. Prodüktörler Chico Valdivia (Chano Dominguez, Radio Tarifa, Gerardo Nunez ile çalışmıştı daha önce)ve Manuel Illán, Gitarda Ricardo Rivera ve José Quevedo nam-ı diğer ‘Bolita’ var. Bir Albores var ki beni benden aldı gerçekten.Parçanın adı 'Amanece El Dia'.Bunun dışında rumba olarak ‘Más que amigos’, guajiras ‘La voz de un marinero’, la trilla ‘Mundo de locos’ ve los aires de levante ‘Lágrimas benditas’ öne çıkan parçalar bir de ‘Tetragga Feya’ diye bir Mısır şarkısı var. 23 Yaşındaki bu gencecik kadının ilk albümü "Azulejos de Lunares" 5 sene önce çıkmıştı. Bu ikinci albümün onu kariyerinde çok iyi bir noktaya getireceğine inanıyorum.


Bağımlılık yapan Amanece El Dia parçası için bir youtube linki de veriyorum.




3 Nisan 2009 Cuma

Yeni Flamenko Rüzgârları I


Zamanın Efsanesi

1979 yılı Flamenko severler için ayrı bir anlam taşır. O yılın Ağustos ayında Flamenkonun gelmiş en geçmiş en büyük efsanelerinden biri olarak kabul edilen Camarón de la Isla ya da o tarihten itibaren hitap edildiği şekliyle kısaca Camarón, Lorca’nın Beş Yıl Geçince adlı oyunundaki şiirlerden yola çıkarak yaptığı La Leyenda del Tiempo / Zamanın Efsanesi adlı şarkıyla aynı adı taşıyan albümünü yayınlamış ve Flamenko çevrelerinde yer yerinden oynamıştır.

İspanya’da Franko döneminin sonlarına denk gelen yetmişli yılların başlarında tüm zamanların en önemli gitaristi olarak kabul edilen Paco de Lucia ile yine gelmiş geçmiş en önemli şarkıcı olarak kabul edilen Camarón de la Isla Flamenko sahnesine adım atarlar. İkili 1969 ile 1977 yılları arasında arka arkaya dokuz albüm yayımlayarak geleneksel Flamenko âlemine adlarını altın harflerle yazdırırlar. Seksenli yıllara yaklaşıldığında muhteşem ikili uzun birlikteliklerine ara vererek bir süre için kendi yollarında yürümeye karar verirler. Bu tarihten itibaren Paco de Lucia kardeşleri Ramon ve Pepe’nin de yer aldığı grubuyla Flamenkonun sınırlarını geliştirmeye devam eder. Bu arayışlar zaman içinde Al Di Meola, John McLaughlin, Chick Corea gibi önemli müzisyenlerle yapılan işbirlikleriyle dünya çapında ses getiren çalışmalara dönüşür.
Camarón ise Paco de Lucia’nın yetiştirmesi olan genç yetenek Tomatito ile hayranlarının başını döndürmeye devam ediyordur. Bu yeni dönemde Paco de Lucia ile Flamenko standartlarının en ünlülerine yıllarca can vermiş olan Camarón da yeni arayışlara yönelmekte gecikmez. 1979 yılında Camarón yıllardır çalıştığı Paco de Lucia’nın babası Antonio Sánchez’in sahibi olduğu plak şirketinden daha deneysel çalışmalar yapmak üzere ayrılmıştır. Flamenkonun bir başka efsane ikilisi Lole ile Manuel’in mimarı olan prodüktör Ricardo Pachón o tarihlerde yeni bir proje için Camarón’un kapısını çalar. Pachón’un kafasında Lorca’nın şiirlerinden yola çıkarak yaptığı La Leyenda del Tiempo (Zamanın Efsanesi) adlı şarkı etrafında oluşturulacak temalardan meydana gelen bir albüm yapmak vardır. Ancak bu albümün farkı o güne kadar kullanılan geleneksel Flamenko çalgılarının yanına klavye, basgitar, flüt, elektrogitar gibi rock ve caz çalgılarının da kullanılması olacaktır. Camarón geleneği iliklerine kadar özümsemiş bir yorumcu olarak Pachón’un bu yenilikçi projesine büyük bir heyecanla olur verir. İlk aşamada albümde gitar çalması için Paco de Lucia’ya teklif götürülür. Projeyi dinlediğinde kafası yatan Paco önce teklifi kabul eder ancak tekrar görüştüklerinde “babam Camarón şirketten ayrıldığı için zaten buruk, bir de gitarları ben çalarsam iyice nispet yapmış gibi oluruz, iyisi mi siz gitarı Tomatito’ya çaldırın.” diyerek yan çizer. Albüm yayınlandıktan sonra kardeşi Pepe de Lucia hayranlığını “bu albümü biz yapmış olmalıydık” sözleriyle dile getirir.
Tomatito’nun yanı sıra kadroya daha sonraki yıllarda Flamenko-Jazz alanındaki çalışmalarıyla parlayacak olan flütçü ve saksafoncu Jorge Pardo, grubu Pata Negra ve B.B. King’le yaptığı unutulmaz Flamenko- Blues çalışmalarıyla müzikseverlerin gönlünde ayrı bir yere sahip olan Raimundo Amador ve yine daha sonra Chick Corea ile yapacağı çalışmalarla haklı bir ün kazanan Brezilyalı perküsyonist Rubem Dantas da katılır.
1979 yılının Ağustos ayında Pachón’un Umbrete’deki çiftlik evinde başlayan kayıtlar boyunca Camarón son derece heyecanlıdır. Hatta bu heyecan verici deneyimin şerefine kayıtlar boyunca müptelası olduğu uyuşturucu ve alkole bile elini sürmemiştir. Yıllar boyunca iptidai koşullarda, hücum kayıt yapamaya alışmış Camarón için belki de ilk defa bu kadar geniş ve yetenekli bir müzisyen kadrosuyla uzun uzun kayıt yapmak fırsatı doğmuştur ve “kral” bu durumdan son derece hoşnuttur. Yaklaşık iki yıldır Camarón’la birlikte konserlere çıkan 19 yaşındaki Tomatito ilk albüm kaydında performansıyla kayıtlardaki herkesi etkilemiştir. Sıkı bir bas gitarist olan Manolo Rosa temiz işçiliğiyle albüme büyük katkıda bulunurken, Kiko düzenlemelere el atmıştır. Camarón’un çocukluk arkadaşı Raimundo Amador grubu Pata Negra ile yaptıkları deneylerde biriktirdiği bütün numaraları arka arkaya döktürmektedir.
Lorca’nın Beş Yıl Geçince adlı oyunundaki bir şiirden alınan,
“Düşler zaman içinde akıp gidiyor bir yelkenli gibi
Kimseler açamaz tohumlarını bu düşlerin kalbindeki…”

Dizeleriyle açılan albümde sözlerin yükünü çoğu zaman olduğu gibi eşsiz şair çekmektedir. Büyük şairin dizelerinden yola çıkılarak yapılan beş şarkının yanı sıra, bir Kiko Veneno klasiği olan “Volando Voy” ile Ömer Hayyam’ın El Viejo Mundo (Yaşlı Dünya) adlı rubaisi, Pachón’un yeniden düzenlediği geleneksel bir tema olan La Tarara da albümün öbür uyarlamalarıdır. Juan El Camas’ın aşçılığında, Cadiz’den getirilen deniz mahsulleri eşliğinde verilen ziyafetlerle tamamlanan kayıtlardan sonra sıra albümün dinleyicilerle buluşmasına gelmiştir.
1979 yazının sonunda Barselona Boğa Arenası’nda verdikleri ilk konserde sahne arkadaşları, Jeff Beck, Weather Report ve Stanley Clarke olacaktır. Konserden önce basın toplantısında Camarón’a “Jaco Pastorius’la aynı sahneyi paylaşacaksınız, neler hissediyorsunuz?” diye sorulduğunda Kral’ın cevabı orada bulunan herkesi kahkahalara boğar. “Jaco Pastorius mu? O da kim? Kendisini tanımıyorum.” Jorge Pardo yıllar sonra o günleri yâd ederken insan tarih yazarken pek farkına varmıyor ama sonra dönüp baktığında ne kadar önemli şeyler yaşadığını idrak ediyor diyecektir.
Müzisyenlerin heyecanının aksine albüm dinleyicide ters etki yaratmıştır. O güne kadar Camarón’u yere göğe koyamayan Çingeneler, “bu Flamenko değil! Camarón değil!” diye homurdanarak plakları aldıkları dükkanlara iade etmektedirler. Camarón’un kuzenleri bile, bizimki kafayı yedi diye ağlamakta, bu işin sonu nereye varacak diye dövünmektedirler. Satışlar istedikleri gibi gitmemiş, ortalığı saran kasvet havasında Camarón yıllar sonra hayatına mal olacak eroin belasıyla tanışmıştır. O günlerde Ricardo Pachón, “usta ortalık birbirine girdi, ne halt edeceğiz?” dediğinde, efsane sanatçı bıyık altından gülmüş, “şimdi bir Flamenko albümü yapmamız lazım, sonra toz duman dinince bir tane daha patlatırız bu albüm gibi” demiş ve her büyük sanatçı gibi zamanının ilerisindeki yürüyüşüne emin adımlarla devam etmiştir.
La Leyenda del Tiempo, Camarón’un zamansız ölümünden iki yıl sonra 1994 yılında, El Pais gazetesi tarafından tüm zamanların en önemli Flamenko albümü seçilmiştir. Yayımlandığı 1979 yılından şarkıcının öldüğü 1992 yılına kadar geçen 13 yıllık süreçte sadece 6000 kopya satılmış olması şaşırtıcıdır. Bununla birlikte albümün asıl önemi, döneminin müzisyenlerini derinden etkilemiş olmasında aranmalıdır. “Camarón Flamenkonun kralıydı” diyor yıllar sonra Ricardo Pachón, “müzisyenler albümü dinlediklerinde, kral yapıyorsa biz de yapabiliriz dediler, Çingeneler çok tutucu insanlardır, Camarón’un La Leyenda del Tiempo ile gösterdiği cesaret, Flamenkoda bir çığır açtı, Yeni Flamenko’nun doğuşu bu albümle oldu.”
Eğer bugün müzikseverler zevkle Gotan Project dinliyorlarsa, bunda bayrağı Gardel’den alıp Gotan’a müthiş bir maharetle devreden Yeni Tango’nun babası Astor Piazzola’nın büyük payı olsa gerek. Tıpkı homurtulara kulağını tıkayıp elektrikli gitarına abanma dirayetini gösteren Dylan gibi. La Leyenda del Tiempo ile Camarón da Flamenko Füzyon âleminin sihirli kapısını aralıyor.
Albümün kaydından yaklaşık 25 yıl sonra Camarón’un Cadiz’de bıraktığı boşluğun izini süren genç yönetmen Isaki Lacuesta aynı adla bir film çekiyor. Film vesilesiyle orijinal ekipten Jorge Pardo, Rubem Dantas ve Raimundo Amador efsanevi prodüktör Ricardo Pachón ile tekrar bir araya geliyorlar ve aralarına günümüzün Flamenko divalarından Montse Cortés’i dâhil ederek, şarkıyı yeniden kaydediyorlar.

Şarkının Camarón tarafından seslendirilen orijinal versiyonunu dinlemek isteyenler için:
http://www.youtube.com/watch?v=l5N3T8w4Zvc
Şarkının Montse Cortés tarafından seslendirilen 2005 yılı versiyonunu dinlemek isteyenler için:
http://www.youtube.com/watch?v=jW4lLWhNaSo


Yazan: Alişan Çapan